“Her şerde bir hayır vardır” derler
ya…
Vardır da görmesini bilene; görmek
isteyene…
Reklamcılık yıllarımda, başında
olduğum yaratıcı ekiplerdeki arkadaşlarıma sık sık hatırlattığım bir şey vardı:
“Kutunun dışından bakmıyorsanız reklamcı olamazsınız. Çünkü reklamın; zaman
zaman radikal, bazen sivri, bazen çarpıcı, yeri geldiğinde şoke eden bir tarafı
olmazsa, o reklam olmaz; ‘duyuru’ olur ve sayısız ürün/hizmet/marka duyurusu
arasında kaybolup gidersiniz. İşte bu yüzden fikirleri aramanız gereken yer
‘kutunun dışı’dır”.
Hayatın da aynen böyle olduğuna
inanıyorum; kutunun dışından baktığınız her an bir mucize olur! Konuya girmeden
önce bilmeyenlere bir ufak bilgi vereyim kendime dair: Ben son derece koyu bir
Fenerbahçe taraftarıy(d)ım. O parantez içindeki “d”nin anlamı da şu; hala
taraftarım ama artık koyu değilim. Şimdi şike olayından bahsedeceğim biraz.
Ama bu bir futbol yazısı değil
Sonuna kadar sabredin derim…
Şu şike hadisesinde de kutunun
dışından bakılabilseydi, bambaşka bir durum yaratabilirdi Türk futbolu kendine…
“Herkes onlarca yıldır şike yapıyor, ne var bunda?” diyenlerden de “Herkes
yapıyor ama Fener yakalandı, oh olsun!” diyenlerden de değilim… Aslına
bakarsanız; kişisel gelişimle profesyonel anlamda ilgilenmeye başladığımdan bu
yana da futbol oyununa ilgim sürerken “koyu taraftar” kimliğimden giderek
sıyrılmaya başladım… Belki de bu taraflılıktan uzak bakış açısı beni “kutunun
dışı”na çıkardı…
Keşke bu şike olayı ilk patladığında,
hemen küme düşürselerdi Fenerbahçe’yi… Düşüremediler çünkü yayıncı kuruluş da Kulüpler
Birliği de “Süper Lig’in marka değeri düşer!” felaket tellallığıyla kafa kola
aldılar Türkiye Futbol Federasyonu’nu. O markaj hâlâ sürmekte, ligin sonunda da
Fener’i düşürmemek için formül arıyorlar. Çünkü asıl dert ligin marka değeri
falan değil; Fener düşerse tüm kulüplerin ve yayıncı kuruluşun gelirleri de
düşecek.
Kaçan Büyük Balık
Gelir kaybetme korkularından dolayı
futbolun keyfini kaçıran bu paragözleri dinlemeyip de Spor Hukuku’nun kendisine
verdiği “şüphe dahi olsa cezai işlem uygulama” hakkını kullansaydı Federasyon
ve medyanın, Kulüpler Birliği’nin, yayıncının, taraftarın tıkış tıkış doluştuğu
o kutunun dışına atabilseydi kendini; bakın muhtemelen neler olacaktı:
1.) Belki Spor Toto Süper Lig’in
“marka değeri” düşecekti ama futbolun tadı kaçmayacak, tam aksine Bank Asya 1.
Lig’in kalitesi de marka değeri de artarak futbol keyfi büyüyecekti.
2.) Fenerbahçe Banka Asya 1. Ligi’nde
oynadığından dolayı; 20 milyonun üzerinde Fenerbahçe taraftarı; muhtemelen hiç
seyretmedikleri Bank Asya 1. Ligi’ni seyretmeye başlayacaktı.
3.) Medya’nın bu lige ilgisi artacak,
17 yeni takım ulusal medyanın merceğine girecek ve gündemde daha fazla yer
alacaktı.
4.) Bank Asya 1. Lig’indeki takımlarda
oynayan yetenekli futbolcular daha çok göz önünde olacaklar, kendilerini
gösterme fırsatı artacak, aralarından bir kısmı Milli Takımda ve Süper Lig’de
oynayabilme şansı bulacaktı.
5.) Bank Asya 1. Lig Takımları
Fenerbahçe’nin bu ligde oynamasıyla şu anda kazandıklarından daha iyi para
kazanacaklardı.
6.) Tüm bu olanlar futbol altyapısına
yatırımı artıracak ve giderek düşmekte olan milli takım performansını yükseltecek
gelişmelere neden olacaktı.
Ve daha kim bilir aklımıza gelmeyen
ne gelişmeler yaşanacaktı… Büyük bir fırsat kaçtı. Bunun sebebi de sahip
olduğunu bırakmaktan ya da kaybetmekten korkan, hadiseyi sadece “para”
perspektifinden gören zihniyetten başka bir şey değil.
Vazgeçebiliyorsanız kutunun dışına çıktınız demektir!
Kutunun dışından bakmak;
- Sahip olduklarınızdan
vazgeçecek kudreti,
- Bilinmeze adım atacak cesareti,
- Risk almayı sağlayacak gözü
karalığı
- Ve elbette beklentilerimizin
dışında gerçekleşmesi muhtemel bazı negatif sonuçları olgunlukla karşılayacak
kalenderliği gerektiriyor.
Ama yukarıda da söylediğim gibi;
kutunun dışından bakmak mucizelerin kapısını açan ve hepimizin her an
yapabileceği harika bir seçim.
Hayır! "Çok yaratıcı olun", "Muazzam cin fikirlerle herkesi şaşırtın" ya da "Çok acayip icatlar yapın" falan demiyorum... Sadece seçimlerinizi rutini kırmak üzere yapın:
- Bir gün olsun hep gittiğiniz yolu
değiştirin… Seçtiğiniz farklı bir yoldan gidin işe. Evren bize güzel sürprizler
yapmayı sever: Tam da ihtiyacınız olan kişiye rastlarsınız belki.
- Arabanın içine hapsolup köprü
trafiğinde beklemektense bir gün de vapurla geçseniz mesela karşıya… Kim bilir
öyle bir şey görürsünüz ki ya ilham verir size ya da hiç bilmediğiniz bir
potansiyelinizi fark etmenize neden olur…
- Hep döndüğünüz gibi eli boş değil
de bir buket çiçek ya da bir şişe şarapla dönsenize bir akşam da eve. İnanın
bana dünya değişir! Bambaşka bir kapı açarsınız ilişkinize…
- Bir pazar sabahı sizi baştan
çıkaran yastığı fırlatıp bir kenara, sıcacık yorganın altından sıyrılsanız,
erken kalkıp deniz kenarına ya da ormana yürüyüşe/koşuya gitseniz ne olur?
Vücudunuza,
zihninize, yüreğinize ve ruhunuza yaptığınız bu sürpriz cevapsız kalmaz,
inanın: Farklı düşünmeye, farklı hissetmeye, hayata farklı bakmaya başlarsınız. Ve kutunun dışından bakmak yavaş yavaş alışkanlığınız haline gelir...
Ya da belki de hiçbir şey olmaz…
Sadece kendinizi iyi hissedersiniz. Yetmez
mi?
Söylemeyi çok sevdiğim ve defalarca
tekrarlamaktan hiç bıkmadığım gibi:
Denemesi bedava!