(*) Puxa Vida (Puşa Vida diye
okunur), en sevdiğim çizgi roman kahramanlarından Mister No’nun kullandığı
Portekizce bir ünlemdir. Anlamı kelimesi kelimesine çevrildiğinde “hayatı
çek(er)” olsa da sokak ağzında “Vay canına!” ünlemimize yakın bir yerde
durmaktadır.
“Odağınızda ne varsa, hayatınıza
o gelir…” – V. Tolga HANCI *Ünlü Filozof ve Düşünür :)
Bir kanepe…
Eceabat’ta bir arazinin
ortasındaki taş evde kullanılmayı bekleyen…
Eceabat’taki bu evde durduğu için
bir yıl boyunca olsa olsa toplam 1-2 hafta kullanılan çok şık, kıymetli kanepe
gibi ben de meraka düştüm: İstanbul’daki yeni evde bir kanepe ihtiyacı söz
konusuyken; o deri, şık ve tam ihtiyacımız olan kıymetli kanepe neden
Eceabat’ta, bir taş evde, bütün bir yıl boyunca aylak aylak yatsındı ki?!
“OK, getirtelim” dedik…
Bir hesap çıkardılar: Kamyoneti,
kilometre başına ödemesi, yakıt masrafı, sigortası, hamalı derken; fark ettik
ki Eceabat’tan tek bir kanepe getirmenin maliyetine buradan birkaç tane
alınabiliyor! Çözülmesi gereken durum şu: Shira ve ben özellikle, Eceabat’taki,
o koltuğu istiyoruz; gözümüz başka koltuk görmüyor. (“Shira Kim?” sorusunun cevabı için
tıklayınız: “Bizim Pazarımız Perşembe” )
N’apabilirdim?
Ne olacak?!
Bir araç ayarlamalı ve gidip
almalıydım o kanepeyi… Sonuçta Shira onu istiyor! :)
Babam, Station Marea’sını önerdi.
Ancak kestiremediğimiz önemli bir sorunsal söz konusuydu: “Kanepe bu Marea’ya sığar
mı sığmaz mı?”
Cevap: ÇOK ZOR!
“Arabanın şurasını açar burasını
yatırır, koltuğu çaprazlama ittirir, kullanırken eğiliriz” falan diye planlar
yapıyoruz ama bu etli-butlu ve heybetli kanepeyi ve otomobili ölçmeden yola
çıkmak zamansal açıdan ciddi bir risk, çünkü onca yolu boşu boşuna yapmak
anlamına da gelebilir.
Babam rasyonel zekasına hayran
olduğum ve kendisindan çok şey öğrendiğim bir adam…
Yok yahu, böyle az oldu, şöyle
yazayım:
Babam özellikle iş konularında,
düşünülmeyeni düşünüp akla gelmedik yollardan çözüm üretmek üzerine çalışan;
hafıza, dikkat, gözlem becerisine ve tüm bunları kısa zamanda kombine olarak
kullanabilme yeteneğine sahip bir adamdır… Yetkin olduğu konularda çözüm bulma
konusunda tek kelimeyle “Üstat”tır.
Üstat dedi ki:
“Ben nasılsa motorla Datça’ya
giderken Eceabat’taki eve uğrayacağım. Sen de al arabayı birlikte gidelim. Öyle
ya da böyle bir çözüm bulur, kanepeyi sığdırırız.”
“Öyle ya da böyle…”
Yolda Kişisel Gelişim, Ders 1:
ODAK NEREDE?
Her an dikkat etmemiz gereken
şeye dikkat ettim o an:
Kanepe ile Fiat Marea ilişkisinde
benim odağım “Sığmayabilir; sığmazsa bütün yolu boşu boşuna yaparım”
düşüncesindeydi. Hemen odağı değiştirdim ve “Öyle ya da böyle bir çözüm
bulunur”a odaklandım ve bu fikri kabul ettim. Gidiş dönüş 800 kilometrelik bir
yol yapacaktım ama nasılsa “bir çözüm bulunur”du. En önemli şey ilk adımı
atmaktı.
“Odağınızı bir kere olumluya
çevirmek yetmez, odağınızı olumluda tutmak sürekli yapmanız gereken bir
tercihtir!” – V.
Tolga HANCI *Doğal Performans Artırıcı :)
Ertesi sabah 07:30’da babamdan
çıkmak üzere sözleştik ki köprü trafiğine kalmayalım. Ben erkenden kalktım,
07:35 gibi babamdaydım. Yazık ki anca 09:00’da yola çıkabildik… Babamın yol
hazırlıklarını bitirmesini beklediğim bir buçuk saat boyunca yine kendi kendime
kurulmuş, odağımı negatife çevirmeye başlamıştım:
Yolda Kişisel Gelişim, Ders 2:
ISRARLI ve TUTARLI KALMAK
“Olacak şey mi?” diyordum; “Hem
beni sabahın köründe ayağa dikiyor hem de hazırlanırken ağırdan alıyor… Bu ne
biçim şey ki böyle?! Ayıp denen bir şey var! Bu kadar da olmaz!” Zihnimdeki ses
benden bağımsız hale gelmiş susmak bilmiyordu: “BıdıBıdıBıdıBıdı da
BıdıBıdıBıdıBıdı”
Neyse sonunda yola çıktık…
Buyrun işte! Fatih Sultan Mehmet
Köprüsü yolunda trafik başlamıştı. Kısıldım kaldım, babam motorla yanımda
durdu, camı açtım ve babamın beni sinirden titreten şu cümlesini dinledim:
“Ben kaptırıyorum aralardan, seni
Mahmutbey gişelerinde beklerim”.
Yüzümde gülümseme “Hı-hı, tabi…
git sen” falan derken; yürekte azgın dalgalar kabarmış, hırsımdan direksiyonu
sıkarken parmaklarım beyazlaşmıştı… Beynim zonkluyordu.
Adım adım giden trafikte bir
seçim yapmam gerekiyordu:
A- Direksiyon simidini ısırıp,
torpido gözünü tekmelemek
B- Sakin kalmak.
Yolda Kişisel Gelişim, Ders 3:
AKLINIZI BAŞINIZA GETİREN FİZYOLOJİNİZDİR.
Bu gibi durumlarda fizyolojinizi
düzenlemeniz çok önemli… Daima hatırlayın; duygularımız hareketlerimizi takip
eder. Nasıl duruyor/oturuyor ya da hareket ediyorsanız o yönde hissedersiniz.
Derhal fizyolojimi değiştirmek
üzere harekete geçtim. Sanki omuzlarımda dünyanın yükünü taşıyormuşum gibi
oturmaktan vazgeçtim.
Dik oturdum, çene yukarı, göğüs
dışarı...
Omuzlarımı düşürdüm...
Karna doğru derin bir nefes …
Tut biraz…
Yavaşça ver...
Bir tane daha…
Sonra bir tane daha…
Bol oksijen, dik duran harekete hazır
bir vücudu kat ederken ne yapıyorsa iyi yapıyordu! Fiziksel pozisyonumu
değiştirip, nefes alış verişimi düzenlemek beni sakinleştirmişti. Kafamın
içinde sürekli kızan ve onu-bunu suçlayan asabi psikopat susmuştu. Stresi
kontrol edebileceğimi yeniden hatırlamıştım. Yapmam gereken kafamın içindeki
diğer sesi, sakin ve aklı başında olanı dinlemekti… O ne yapılacağını biliyordu.
Yüksek benliğim derinlerde bir yerde "mutlak olan"a güvenmemi söylüyordu.
Yolda Kişisel Gelişim, Ders 4:
STRESİ YÖNETMEK İÇİN 3 BASİT SORU
Kafamdaki huzurlu ses, sakin bir
biçimde 3 basit soru sordu bana:
1- “Şu anda etkileyebileceğin şeyler nedir?”
Düşüncelerimi değiştirebilirdim…
Sabah babama kızmam mantıksız ve
bencilceydi! “Ben onun yüzünden trafikte bekliyorum, o niye gidiyor?” diye
ağlayan egom şımarık bir çocuk gibi davranıyordu. Ağzının ortasına iki tane
yapıştırmak da mümkündü bu ego denen şımarık veledin ama ben onu ikna etmeyi tercih
etmiştim.
Motosikletle yolculuk edenler
bilir, yola hazırlık önemlidir… Babam da uzun bir yola hazırlanıyordu ve
elbette tüm detayları dikkatle gözden geçirmesi uzun yolda güvenliği ve konforu
için gerekliydi.
Babamın trafikte beni beklemeden
Mahmutbey gişelerine gitmesi en doğrusuydu: Sıcağın altında, motorun üstünde
benimle ağır ağır gelmesi onun için korkunç bir eziyet olacaktı.
Tüm kalbimle ona hak verdim ve rahatça
Mahmutbey’e ulaşması ve beni beklerken bir gölge bulmasını diledim.
Tuhaf gelebilir ama kendimi değil onu düşünmek beni daha da rahatlatmış hatta
mutlu etmişti…
Kafamdaki sakin ses ikinci soruyu
sordu:
2- “Şu anda etkileyemeyeceğin şeyler nedir?”
Elbette trafikti… Trafiğe lanet
etmekten derhal vaz geçtim.
Son soru eyleme yönelikti:
3- “Şu anda senin kontrolünde olan ne var?”
Ortamı daha keyifli hale
getirebilirdim: Ön paneldeki radyoya bağladığım akıllı telefonumdaki “TuneIn Radio”
uygulamasından Sky Lounge’u açtım. Hareketli bir lounge parça Marea'nın içini dolduruverdi.
Yolda Kişisel Gelişim, Ders 5: ÜSTÜNE
DÜŞENİ YAP, GERİSİNİ EVRENE BIRAK!
Bir anda her şey değişti!
Renkler
daha parlak, içim daha huzurlu ve zihnim daha berraktı…
Mesela bu yazıyı yazmak
o sırada geldi aklıma.
Gerçekten rahatlamıştım…
Bilin bakalım ne oldu?
Birden bire…
Hiç beklenmedik şekilde…
Ortada hiçbir geçerli neden yokken…
Son derece mantıksız bir biçimde…
Trafik açılıverdi…
“Rastlantılar, ancak siz onlara
görmek için baktığınızda mucizeye dönüşür.” – V. Tolga HANCI *Balkanlar ve Avrupa’nın Gelişim Gurusu :)
Mahmutbey gişelerinden geçip sağa
yanaştım, babam motorun başında beni bekliyordu… Camı açıp arabadaki suyu
babama uzattım “Yahu gölgede bekleseydin ya” dedim. “Geleli daha iki dakika
oldu” dedi, “ama o suya hayır diyemem”. Babamı seviyordum, ona su verebilmiş
olmaktan dolayı mutluydum, kendimi seviyordum, yol yapmayı seviyordum, trafiği
seviyordum… Bir sevgi kelebeği oluvermiştim!
Sonrasında ne olduğunu öğrenmek
için ikinci bölümü beklemeniz gerekecek çünkü bu hikaye devam edecek…