26 Kasım 2011 Cumartesi

Kim korkar “olumsuz”dan?!



Deprem, terör, kadına şiddet, kavgacı politikacılar, sebebini dahi bilmeden senelerce hapis yatan insanlarla aynı ülkede yaşamak, trafik stresi, işsizlik ihtimali, ekonomiye dair endişeler…

Okurken bile içi sıkılıyor insanın. Gündemi bunca olumsuzlukla dolu başka kaç toplum vardır bilemiyorum; bildiğim şey tüm bu olayların BİZİMLE İLGİSİ YOK! Bu olayları kendi hayatımızın dertleriymiş gibi sahiplenmek gibi bir delilik hali yaşıyoruz hepimiz. Depremdeki ya da Afrika’daki kuraklık ve takip eden açlıkta yaşanan trajediyi gün içinde defalarca hatırlamak bize ne sağlıyor? Pekiyi bir gece önceki maçta zaten çoktan olup bitmiş penaltıyı bağıra çağıra tartışmak? Ya da bir politikacının ötekine söyledikleri üzerine taraftarca yorumlar yapmak?

Haberdar olmamaktan ya da etrafımızda olan bitene duyarsız kalmaktan söz etmiyorum tabi ki. Öncelikle farkına vardığımızda hayatımızı olumlu yönde etkileyebilecek durumu fark etmekten söz ediyorum:
Kimisi o partiye kimisi bu partiye oy verir, kimisi o ırktan kimisi bu ırktandır, kimisi o takımı kimisi bu takımı tutar, kimisi Hristiyan kimisi Müslüman kimisi de Budisttir… Tüm bu “seçimler” ilgi alanlarımız, dünya görüşümüz ve düşüncelerimizle ilgilidir. Hiçbiri,
tekrar edeyim;
HİÇBİRİ
gerçekte kim olduğumuzla ilgili değildir.

Enerjimizi düşüren, bazen çalışma şevkimizi bazen de yaşama sevincimizi örseleyen tüm negatif etkilerden kurtulmak mümkün mü peki? Elbette!


İyi güzel de nasıl?

Bunu yapmanın yolu düşüneceğimiz şeyleri “seçmekten” geçiyor. Bakarken, dinlerken, okurken, konuşurken kendinizi kötü hissettiğinizi fark ettiğiniz her konuyu bilinçli bir biçimde hayatınızın dışında tutabilirsiniz. Daha iyi hissetmeye, daha kolay yaşamaya, stresten uzak kalmaya kararlıysanız size tam da istediğiniz keyifli ve hedeflerinize odaklandığınız hayatı getirecek seçimleri yapmak elinizde… İşte bununla ilgili bazı durumlar ve sizi düşünmeye sevk edeceğini düşündüğüm birkaç soru:

Açmak ya da açmamak… İşte bütün mesele!
- TV’de tartışma kültürünü bilmeyen, birbirini dinlemeyen ama birbirine sürekli hakarete varacak sözlerle bağıran adamların bulunduğu tartışma programlarını izlemek size ne sağlıyor?
- Ağıtlar ve feryatları arabesk müziklerle harmanlayan %100 Türk malı benzersiz(!) haber bültenlerini izlemekten elde ettiğiniz fayda nedir?
- “Kim, kiminle, nerede sarhoşken, kime ne söyledi” benzeri bilgileri (!) beyninize boşaltan magazin programlarından bugüne kadar neler kazandınız?
- Birbirlerini; hiç tanımadıkları bir sunucu vasıtasıyla tüm ülkeye şikâyet eden akrabaların ve/veya birbirlerini acımasızca eleştirmek üzere güdülen insanların katıldığı “reality show”ların, dağarcığınıza eklediği hangi bilgiyi, hayatınızın size faydası olan hangi bölümünde kullandınız?
- Her akşam koşa koşa eve gelip izlediğiniz ve arkadaşlarınızla üzerine konuştuğunuz diziler, kişisel hedeflerinize ulaşmak konusunda size neler katıyor?
- TV hayatınızda olmasaydı yerine neler olurdu?
- Her akşam 4 saat TV izlemeseydiniz başka nelere vakit ayırabilirdiniz?
- Vakit ayırdığınız bu farklı şeyleri yapmak size ne gibi faydalar sağlardı?


“Sabah ilk işim günlük gazeteleri okumaktır…”
- Harika! Pekiyi, bu gününüzün nasıl başlamasına neden oluyor?
- İşinizle ilgili bilmeniz gereken günlük gelişmeleri, tüm gazeteyi taramadan da elde edebileceğiniz bir yöntem var mı?
- Zaten herkesin dilediğinde ulaşabileceği, çeşitli köşe yazarlarının makalelerini eşe dosta yollamak günün sonunda ne işinize yarıyor?

Gün içinde de her an seçebileceğimiz alternatifler söz konusu:
- “Kişisel sorunlar alanınız”a girmeyen konularda (futbol, siyaset, dedikodu vb.) taraf olmak ve aslında hayatınızla hiçbir ilgisi olmayan kişi ya da görüşleri fanatik bir taraftar gibi savunmaktan neler elde ettiniz şimdiye dek?
- Karşınızdaki insanı suçlamak ya da ondan yakınmak, size hedeflerinizle ilgili ne gibi avantajlar sağlıyor?


Papatyalar mı dikenler mi?
- Size sürekli dertlerini anlatan ya da hayatın her anından şikâyet eden dostlarınız (!) hayatınıza ne katıyor?
- Bir tercih yapabilseydiniz hayatınızdan kimleri çıkartırdınız?
- Etrafınızdaki insanlardan hangileriyle daha sık görüşmeyi arzu ederdiniz?
- Her hafta sizi iyi hissettiren kişilerle düzenli görüşmek nasıl hissetmenizi sağlardı?

Sözün özü

Daima anımsayın, mutlu hissetmenin hakikatte tek bir tetikleyicisi var: Mutlu düşünceler. Mutlu düşünceleri üretebilmenin her an uygulanabilir en kolay yolu içinse yapılacaklar basit:
- Mutlu insanlarla birlikte olun.
- Konuştuğunuz, paylaştığınız konuları olumlu olanlardan seçin.
- Zor, üzücü, engel teşkil eden hadiseler yaşanmışsa çözüme odaklı kalın. Söz konusu olayı olumluya çevirmenin yolları üzerine konuşun.

Bu hayatımızın geneline yaklaşımımız haline geldiğinde akışın nasıl değiştiğiniz fark edersiniz. Bazı özel durumlar da söz konusu elbette: Aileden birinin yaşadığı ciddi bir rahatsızlık mesela ya da sevilen birinin kaybı… “Travma” yaratabilecek güçte olumsuzluklarda nasıl tedbirler almalı? Onu da bir sonraki yazıda paylaşırız…

Hiç yorum yok: