27 Ocak 2012 Cuma

“Ölecek miyim doktor?” diye sordu… “Evet” dedi doktor, “Bunu bir ara hepimiz yapacağız!”



Konumuzun ölümle de doktorla da ilgisi yok. Bana hep saçma gelen başlığın ilk kısmındaki bu sorunun muhatabı doktor ben olsaydım, başlığın ikinci kısmındaki cevabı vermeyi çok isterdim. Çünkü gerçek bu…

İçinde büyüyüp yetiştiğimiz küresel toplumun büyük bir bölümünde eğitimden iş hayatına kadar her alanda “Eyvah!”larla yaşıyoruz:
Eyvah! Ya annem/babam kızarsa…
Eyvah! Ya sınavda kötü not alırsam…
Eyvah! Ya yalnız kalırsam…
Eyvah! Ya başarısız olursam…
Eyvah! Ya birini/bir şeyi kaybedersem…
Eyvah! Ya parasız kalırsam…

Bir de üstüne hayatın güçlenmemiz için karşımıza çıkardığı engelleri ilk denememizde aşamamışsak bu derinlerde sinsice bekleyen tuhaf düşünce güçlenerek korkularla yaşamamıza yardım(!) ediyor.


Bayılıyoruz yaşantımızdan dramlar çıkarıp başrollere soyunmaya!
İçinizde bir sıkıntı var ama nedenini bilmiyorsunuz…
Ya da belki de sıkıntının nedenini biliyorsunuzdur:
Vadesi gelmiş borçlar…
Ödenmesi gereken maaşlar…
Yatırım için gerekli kaynak…
Bir türlü takım gibi çalışamayan bir ekip…
Aldığınız kötü not…
Bir yakının kaybı…
Hastalık…
Çocuğunuzun öğretmeninden gelen şikâyet…
Terk etmiş bir sevgili…
Tuttuğunuz takımın yenilgisi…

Sihirli bir dokunuş
Canımızı sıkacak ne çok şeyimiz var değil mi hayatta? Hayatımızın her anında!
Sıkıntıya sayısız sebep bulmamıza rağmen -örneğin maskaralık yapan bir hayvan yavrusu bütün o sıkıntıları alıp götürüverebiliyor! Sıkıntı ne olursa olsun… Sihir gibi… Bir anda!


Sahi, ne oluyor da saniye dahi geçmeden o kedi ya da köpek yavrusu, çeşidi ne olursa olsun bütün bir sıkıntıyı (kısa bir süreliğine de olsa) “ŞAAK!” diye kesebiliyor?

Sadece yavru hayvanlar mı? Elbette değil: Oldukça sıkıntılı, üzücü, zorlayıcı ve dolayısıyla yorucu zamanlarım var geçmişte yaşadığım. Hepimizin olduğu gibi… O zamanları anımsıyorum da; tüm sıkıntıları tamamen aklımdan çıkardığım ikişer saat vardı her hafta: Halı sahada top oynadığım çarşamba geceleri ve pazar sabahları.

Bir saat boyunca ne hastalıklar, ne kayıplar, ne sınavlar, ne iş ne de ilişki sorunları… Her şey ama her şey aklımdan çıkar giderdi: Sahadaki topu takım arkadaşlarımla birlikte karşı kalenin içine sokmaktan başka şey düşünmezdim. Al sana meditasyon, al sana terapi… Özü ne? “Anda kalmak”, bir başka deyişle düşüncelerinizi ve ruh halinizi bilinçli bir biçimde yeniden düzenlemek…

Öğrendiklerinizi unutun!
Bunun zor olduğu öğretildi bize… Çözülmesi gereken sorunlar, yetiştirilmesi gereken işler, gönlü alınması gereken sevgililer, destek isteyen bedbahtlar varken kediyle, köpekle, topla oynamanın sırası mıydı? Evde hasta bekleyen biri varken ne hakla baharda tatlı meltem eşliğinde deniz üstünde batan güneşin keyfini çıkarabilirdi ki insan?

Bize öğretilen sorumluluk bilinci kendimiz hariç herkesi ve her şeyi kapsıyordu… Üstelik kurban rolü oynarsak ilgi alaka çekip, el âlemin enerjisini de vantuzlayabiliyorduk. Bize öğretilmeyen tek şey kendi içimizde kullanılmayı bekleyen o sonsuz enerji potansiyelinin varlığıydı.


Artık uyanmaya ne dersiniz?
Kendinizi kötü hissettiğiniz bir ruh halinde çok uzun süre kalmamayı alışkanlık haline getirin. Böyle bir durumda her ne yapıyorsanız durmak, "kendinizi yakalamak" (sürekli depresif düşüncelerle kendinizi zehirlediğinizi fark etmek) ve derhal düşüncelerinizi berraklaştırmak önemlidir. Kötü hissettiğiniz her an hatırlayın: Nasıl hissedeceğinize sadece ama SADECE SİZ KARAR VERİYORSUNUZ.

İşler ters mi gidiyor? Sevgili mi terk etti? Hastalandınız mı? Yakın birinin kaybı mı söz konusu? Tüm “Eyvah!”ları kafanızdan atın; onun yerine enerjinizi şu tip soruların cevaplarını bulmaya ayırın:
Bu durumdan çıkmak için ne yapabilirim?
Kimlerden yardım isteyebilirim?
Alternatif yollar neler?
Şimdi ne olsaydı ruh halim tamamıyla değişirdi?
Şu anda hissettiğim gibi hissetmemek için neye ihtiyacım var?
Hemen şimdi ruh halimi yükseltmem ne yaparsam mümkün?

Nasıl hissettiğinizin nasıl düşündüğünüzle doğrudan ilişkili olduğunu hep anımsayın!

Konuyla ilgili farklı detaylar için şu yazılara da bakabilirsiniz:

Hiç yorum yok: